The Origins of Pattern Theory by Christopher Alexander – OOPSLA Speech

Cristopher Alexander, mimari dünyasındaki pattern dilinin mucidi. Dünyada şimdiye kadar yapılmış ve genel olarak “güzel” sıfatını edinebilmiş tüm yapıların ortak özelliklerini inceleyip, bir yapıyı “güzel” hale getirecek bazı kurallar havuzu geliştirme fikrini ortaya atıyor. Bunu duyan yazılımcılar, “sonuçta biz de yapı inşa ediyoruz,  benzer pattern’ler kullansak uygulamalarımız daha güzel olur mu?” diyorlar. Bunun üzerine Alexander, 1996’da California’da yazılımcılara bir konferans veriyor ve bununla ilgili görüşlerini açıkça ifade ediyor.

Konuşmaya mimari dünyasındaki son durumdan ve o güne kadar yaptığı çalışmaların beklediği oranda bir fayda sağlayamamış olmadığından ötürü duyduğu mutsuzluğu dile getirerek başlıyor. Ona göre mimarlığın temel amacı, “yaşayan yapılar” üretmek olmalı. Dünyadaki mimari yapılanmanın “cansız” olduğunu açıklıyor ve günden güne daha da kötüye gitmesinden kaynaklanan ümitsizliğinden bahsediyor. “Pattern” teorilerini ortaya atmasının ve bununla ilgili çalışmalar yapmasının temel nedeninin, yaşayan yapılar üretmek için bazı “genel doğru”lar geliştirmek olduğunu söylüyor.

Mimarideki şablon kavramının yazılımcıların şablonlarından temel farkının, üretilme amacı olduğunu ve mimaride şablonların üretilmesinde “göze hitap etme, güzellik” kavramının temel unsur olduğunu ifade ediyor. “Tarihteki tüm güzel olarak nitelendirilmiş yapıların ortak özellikleri nelerdir, bu özellikler yeni yapılara uygulanırsa ne gibi güzellikler ortaya çıkabilir?” sorusunun cevabından türeyen mimari şablonlarının, beklediği güzelliği beklediği oranda oluşturamadığını da üzüntüyle dile getiriyor. Yazılımdaki şablonların üretilme amacının ise kullanım kolaylığı, sorunlara ortak çözüm üretme gibi kavramlardan doğduğunu söylüyor. Yazılımdaki şablonlar yazılımın “göze güzel görünür” olmasını değil, ideal çalışmasını amaçlıyor. Bu farka katılıyorum, fakat yazılım dünyasında bu “ideal çalışma” talebinin oluşma nedeninin, dünya üzerindeki “çirkin” yapıların yaratılmış olma nedeniyle aynı olduğunu düşünüyorum. Büyük yazılım projelerinde karmaşık sorunlara çözüm üreten şablonlar, karmaşık problemlere sahip olduğumuz, kalabalık dünya için geçerli. Tüm mimarlar dünyadaki çirkin yapıları düzeltmeye kalksa, çok küçük bir oranını bile düzeltemeyeceklerini söylüyor Alexander. Yazılımda da şablonlarla sadece geleceğin ruhsuz yazılımlarının oluşturacağı karmaşık dünyayı daha kolay ve ideal yöntemlerle baştan yaratıyoruz. Dünya bu kadar kompleks bir yer olmak zorunda mıdır? Şu an erişebildiğimiz bilginin ne kadarına ihtiyacımız var?

Alexander’a göre doğadaki düzeni sağlamak için, doğanın dinamiğine uygun yapılar geliştirmek gerekli. Kendi kendini besleyen canlı sistemlerin sürekliliği ve güzelliği getireceğini düşünüyor. Mimari dünyasında ikinci dünya savaşı dönemlerinden beri canlı yapıların geliştirilmediğinden bahsediyor. Bu canlılık konusunda ilginç bir noktaya değiniyor ve, bilişim teknolojilerinin canlı sistemler üretme yöntemini baz alarak geliştiğini söyleyerek, bilişim ve yazılım dünyasından yardım istiyor. Yazılımın geleceği belirleyecek en önemli gelişim alanlarından biri olduğunu öngörüyor ve yazılımdaki bu “yenileyici” sürecin mimari dünyasına da adapte edilmesi gerektiğini, dünyanın ancak bu şekilde daha güzel bir yer olabileceğini söylüyor. Güncel örnek verelim, para kazanmak amacıyla bir web sitesi yapacaksanız, içeriği kendiniz gireceğiniz bir sitedense, insanların besleyeceği bir siteyi tercih edersiniz. Tüm büyük başarılı(!) örnekler bu şekilde çalışmıyor mu? Eğer Alexander’ın bahsettiği canlı sistem kavramı bu ise, bunun yarattığı ve yaratacağı bilişim dünyasının, mimari dünyanın şu an gelmiş olduğu durumdan farklı olacağını sanmıyorum. Doğadaki canlılık, Alexander’ın en başta yola çıktığı “moral” noktasından başlamalı. Bir ormandan bir fotoğraf karesi aldığınızı düşünün, bu karede bir ağacın yapısını, üzerindeki delikte yaşayan hayvanı, dalına yapılmış olan kuş yuvasını, yanından geçen dereyi ve tüm canlılığın uyumunu düşünün. Doğanın ne bir şablon, ne de bir yöntem kullanarak bunu kurguladığını düşünmüyorum. Aynı Alexander’ın dediği gibi, içinde yaşayacak olan kişiler yaşayacakları yerleri bizzat oluşturursalar, doğanın bize zaten sağladığı canlılığı simüle etmek zorunda kalmayız. Bilişim dünyasına dönelim, bilgisayar teknolojisi, önceden yapılan işleri kullanarak daha büyük işler yapan sistemler geliştirmek üzerine kuruldu ve ilerliyor.  Robotlar yaşamımıza girdi, girecek, eğer Turing yanılmış ise belki bir gün akıllı robot üreten robotlar da üretilecek. Alexander’ın “Generative Process” olarak nitelendirdiği ve medet umduğu yazılım dünyasının gelişimini kurgulayan bu kavram, getireceklerinden fazla götürecek gibi geliyor bana. Ya da bilimkurgulardan çok etkileniyorum belki de. Bana kalsa, dünyayı emanet edeceğim son meslek grubu bilgisayarcılar olurdu herhalde.

Konferansın metni : http://www.patternlanguage.com/archive/ieee/ieeetext.htm

The Origins of Pattern Theory by Christopher Alexander – OOPSLA Speech” üzerine 2 düşünce

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.